Evet evet, sizden benle dalga geçmenizi istiyorum. Neden mi? Aşağıya bundan yaklaşık üç yıl önce, tam da üniversiteden mezun olmak üzere iken yazmış olduğum bir yazıyı ekleyecegim. Lütfen okuyun, ve yüzüme karşı benle dalga geçin.
Çok zaman geçti üzerinden. O gün bu gündür ne memleketimi ne ailemi ne de yakın arkadaşlarımı yakından görebildim. Öylesine bir hayat kavgasına düştüm ki, o günkü kaygılarımı hatırlayamıyorum bile. Arzularım, isteklerim yerinde; çok azı gerçekleşti. Önümde öylesine yol var ki, buradan bakınca gökyüzünü kapatan bir dağ gibi yükseliyor gözümde. Hala sesim çocukca geliyor değil mi? Ne yapalım arkadaş, adam olamadım ben. Bir gün olabilirsem eğer, söylersiniz bana.
Şimdi, okuyup dalga geçme sırası. Lütfen okuyun ve dalganızı geçin. Müsait oldugum zamanda bu yazıya binaen, kendimle dalga geçeceğim. Lütfen alınacağımı düşünmeyin, kendime karşı sizden daha acımasız olacağım.
Afiyetle okuyunuz..
***************************************
Tarih: 31 Mart 2010
Bu aralar içimdeki karmaşanın kısa bi analizi...
Bu yıl ne çabuk geçti diye düşünmek yersiz midir sizce… Ya da bugün neden bu kadar çabuk geçti… Yok, hiçbir şeye yetişemiyoruz mu demek lazım yoksa olmayacak şeyleri mi zorluyoruz? Hiç birisi değil kardeşim; 22 sene geçti bu dünyanın bir tarafında bir şeyler yapmakla meşgulsün, bu soruyu sormak şimdi mi geldi aklına derler adama.
Neden bu şekilde agresif bir giriş yaptım ben de anlamadım. Aslında sadece yazmak bir şeyler paylaşmak istedim. Yazının üst kısmını beğenmeyip vazgeçenler buraları okumayacak belki ama olsun. Ben güzel şeyler yazmak istiyorum, tabi yazmayı becerebilirsem.
Sene başından mı başlasam yoksa okula başladığım zamanlardan mı… O ilk zamanlar geldiğimde ne kadar küçükmüşüm aslında ne kadar saf ne kadar temiz, hayattan nerdeyse haberi olmayan biri gibiymişim. Geldiğim zamanlar kendimi fazlaca saftan saymayan görmüş geçirmiş sayan bir tip olduğumu söyleyebilirim. Gezmişliğim var ya biraz 15 - 20 şehre gitmişim sportif aktivitelerle, okulda tanınan biriyim, gençlik haftasında il temsilcisi olmuşum, valisinden belediye başkanına, meclis başkanından başbakana cumhur başkanına kadar devlet erkanı ile çeşitli sebeplerle tanıştım aynı ortamı paylaşmışım. Bu tür şeylerin kazandırdığı şeyler biraz daha “ Ben adam oldum arkadaş…” dedirtiyordu insana tabi. Ankara’ya geldiğim ilk günlerde bu hava olanca edasıyla varlığını devam ettiriyordu hala. Zaman geçtikçe ne kadar büyük bir şeyin ne kadar küçük bir parçası olduğumu anlıyordum.
Hep böyle olur zaten, zor gelir sana her şey, sana zor gelen şeyle işin bittiğinde bir dönüp bakarsın aslında ne kolaymış dersin kendi kendine; kendini büyüdüm sanırsın, yaşın ilerledikçe aslında ne kadar büyümediğini anlarsın; birine aşık olursun, bir zaman sonra içinden geçer gider o duygu, buna mı aşık olmuştum dersin; babanı saymazsın, baban geçer gider bu dünyadan, ah babam vah babam dersin… Her şeyi iş işten geçtikten sonra fark etmek nasıl bir sorundur, bende hep böyle oluyor; her şeye geriden yetişiyorum.
Bu aralar yorgunum, canım da sıkkın; tatil bile yapmak istemiyorum. Çalışıyorum bir yandan, ama çok severek yaptığım bir işte değil. Çalışma dışındaki vaktimi okulda ve evde geçiriyorum. Bu sene kendime vakit ayırdım diyerek yaptığım neredeyse hiç bir şey yok. İş ile okul zaten her gün sabah 7.30 ile akşam 8 – 9 arasını bitirmiş oluyor. Eve gidiyorum, ders bile çalışmıyorum. Sadece boş boş internetteyim. KPSS’nin yüzüne bile bakmadım hiç, girmeyeceğim de zaten, gereksiz yere girmenin bir anlamı yok çalışmadan. Ha bir de neden girmedin sorusu var tabi ki. Bu sene beni çok sevindiren bir burs kazandım. Amerika’da yabancı dil asistanlığı bursu. Okul yerleştirmeleri belli olmaya başlamışken, bizim okuldaki hocalardan birinden, yerleştirmelerin kesin olmadığını öğrendim. O da geçtiğimiz yılarda bu bursu kazanmış, ama ona kabul yazısı gelmeyince iptal olmuş. Bu sene bir de bizim seçmelerimiz tamamlandığında 20 kişi seçilmişti, bunlardan ikisi iptal oldu, geriye 18 kişi kaldı, ki bu geçen sene bu bursla yerleştirilen bursiyer sayısı. Bu iptallerden sonra ikinci bir seçme yapıldı ve toplam aday sayısı 25 oldu. Sanırım şu ana kadar gideceği okul belli olanların sayısı 16 -17 civarında. Biz hala beklemedeyiz ve açıkçası endişeliyim. Yerleştirmesi yapılanlar bir yerde öğretmen, öğretim görevlisi, ya da yüksek lisansta öğrenci olanlar. Benim gibi lisans son sınıf öğrencilerinden yerleşen yok henüz. Sanırım biz yedek durumunda gibi bir şeyiz :S Sadece bekliyoruz. Bu program için bir çok şeyi erteledim ve iptal ettim hayatımda. Bu kabulün gelmemesi demek aslında bir yılı kaybetmem anlamına geliyor. KPSS ile ilgilenmedim, çünkü vaktim olmadığı kadar, gelecek yıl için planlanan program tarihlerinde Türkiye’de olmam mümkün görünmüyordu. Gelecek yıl dolu olacağı için benzer bir program olan Comenius Assistanceship programına da başvurmadım. Okul bitiyor, hali hazırda bir işim var ama önümüzdeki yıl bu işte yer almayı düşünmezken bir açmaza doğru ilerliyorum. Bu programın gerçekleşmemesi durumunda deneyebileceğim yollar da kısıtlı, sadece akademik yüksek lisansa girmeye çalışabilir ya da okutmanlık için başvurularda bulunabilirim. Açıkçası sıkıntılı bir dönemdeyim. B planım yok gibi bir şey. Evet, endişeliyim, insanın önünü görememesi çok zor bir şeymiş. Bun hissetmek ise insanı fazlasıyla yoran bir durum. Bir gün şu mailimi açtığımda beklediğim iletini mail kutumda olmasını istiyorum, o gün gelsin istiyorum, sevineyim istiyorum, bu kadar yazdığım sıkıntılarımı unutayım istiyorum, bu stresle geçen yılın sonunda kendime bolca vakit ayırabileceğimi bilmek, ruhsal olarak rahatlamak istiyorum. Sanırım olacaktır, bunu ister buna duacı olurken… Çalıştığım işte de her şey her zaman yolunda gitmiyor. Elimde olmayan sebeplerle ortaya çıkan bu durumlar da beni çok sıkıyor, stres yaşamama sebep oluyor.
Tüm bunları okuyan acaba ne hisseder??? Hakikaten hala büyüyememişsin mi der…?
Elvan Katmer
Fox News Articles and Segments by Elvan
- Home
- Biden's release of report on Khashoggi killing shows difference from Trump's approach, experts say
- Preview of NFL Playoffs Divisional Round on FOX
- Russian Cyberattack: It will take a long time to understand, perhaps years, experts say
- Pompeo: Russia is ‘pretty clearly’ behind cyberattack on American government agencies
- US sanctions could further strain relations with NATO ally Turkey amid Biden transition: analysts
- Apollo 11: 50 years on, the Eagle lunar module serves as a reminder of mankind’s ability to innovate
- Standoff escalates between Trump administration, Turkey over deal with Russia
Sunday, March 17, 2013
Tarih: Mayıs 2009 - O Hissi Yaşamalısın, Yoksa Bilemezsin
hep
söylerdim, heyecanı severim diye. hayatta hep kaybetmekten korktuğumda,
kazanacağımı hissettiğimde, hedefime yaklaştığımda içimde bir heyecan duydum.
bunun dışında bir buz adam olduğum söylenebilir. heyecanlanmam,
heyecanlanmayınca hayattan zevk almam ve genellikle olan da bu... zevksiz,
hayatı çok da zevk almadan yaşayan bir insanım. bu şekilde yaşamayı sevdiğimi
de söylemiyorum asla. biraz mecburiyetten...... neyse burası uzun mevzu.
neyse ki beni en çok heyecanlandıarn ve bana
zevk veren şeyi bulmuş gibiyim. her şeyin aşırısında olduğu gibi sporunda aşırı
olanını bana korku ve heyacanı birlikte sunanını sevdim. uzun zamandır aklımda
olan, ama çeşitli sebeplerle bugüne kadar yapamadığım bu işi yapınca şimdiye
kadar yapamadığım için üzüldüm, ama daha da geç kalmamış olduğum için açıkçası
çok sevindim. ha bi de neyden bahsediyorum değil mi? hahah ya tabi heyecandan
onu da unuttum. kaya tırmanışı. şimdi neyse ki bu işleri nasıl yapacağım hakkında
daha çok fikrim var. bu işi yapıcam, belki yalnız takılacam ama olsun; solo
tırmanış diye bir şey var. ben de bunu yapıcam. önümde başka heyecanlar da var.
kayak yapmayı, o hissi tatmayı çok istiyordum. onu yapan bi abiyle tanıştım bu
kaya tırmanışı eğitiminde. çok kolaymış aslında. o kadar da pahalı değilmiş.
sadece çok sık olursa sarsar. öğrenmesi mi? haha onu da o abimden rica ederim
artık. seneye bi ara o giderken ben de ona takılırım. bir düşer iki düşerim ama
onu da çözerim. hayattan zevk almanın yollarını bulmak lazım. ben bir yolunu
bulmuşum. neden bırakayım ki.....? sonra paraşüt ve planör eğitimleri var. tabi
bunlar için biraz daha zamana ihtiyaç var. zira o kadar da ucuz değil. ama
bunları yapmanın da bir yolu var. onu da bulmuşum bırakır mıyım? bakıcaz artık,
umarım umduklarıma ulaştığım bir hayatı yaşarım.
olur mu bilmiyorum ama ben olacağına
inanıyorum. inanmak istemek ve buna yönelik hareket etmek hedefe ulaşmanın ilk
basamağıdır bana göre. kimileri yarısı olduğunu söyler ama o hikaye. nerde
öyle, kara ver yarısını hallet; daha ne kadar ekmek yemen lazım o hedefe
ulaşmak için.... her neyse ben ilk adımı attım umarım gerisi de gelir. ben öyle
olacağına inanıyorum. bakalım, yaşayıp görücez.
bi de tabi bunların yanına birisi de lazım. hep
solo tırmanışla geçmez bu hayat...........
:))
Elvan Katmer
Subscribe to:
Posts (Atom)