Taksiler dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de uzunca bir süre rakipsizdiler. Bu işte şimdilerde çok etkin bir şekilde pay almaya başlayan Uber be benzeri teknoloji sirkenlerinin (Lyft, Via vs.), taksilerin rekabetsiz ortamda elde ettiği ticari kazanca darbe vurması gayet doğal.
Benim yaşadığım Washington D.C.'de taksilerin toplam kazancı gecen sene itibariyle Uber'in ilk ortaya çıktığı güne gore 5, 6 kat azalmıştı. Hızla azalmaya da devam ediyor. Gecen yıl bir önceki yıla göre neredeyse 3'te bir azalmıştı.
Buna yol açan temel neden taksilerin geçmişte vermiş olduğu hizmetin çok üstünde bir rakiple karşı karşıya olması, ve taksicilerin teknolojik düşünce ve donanıma sahip olmaması. Bir de bunun üstünde taksiler üzerinden para kazananların rant kaygısı var. Dolayısıyla, o kafanın aklına gelen ilk çözüm rekabet etmek yerine, yasaklatmak. Burada denendi. New York'ta denendi. Her yerde olduğu gibi ters tepki yarattı. Taksiciler yasaklatma düşüncesinden çok daha büyük zarar gördü.
Serbest piyasada bunlar cok normal şeylerdir. Bir meslek grubunun sonsuza kadar yaşaması diye bir şey yoktur. Taksiler de günü geldiğinde tarihe karışacaktır. Zamanı gelince Uber de ortadan kalkacaktır. Bu tüm serbest piyasanın hakim olduğu dünyada böyledir, ve önlenemez. Buna piyasanın kendi kendini düzenlemesi denir.
Şimdilerde taksi plakası sahiplerinin itirazı çalışmadan elde edilen rantın elden gitmesine yönelik olan itirazdır.
Ancak yiğidi öldür, hakkini yeme. Bu teknoloji şirketleri, taksilerin uymak zorunda olduğu yasal zorunlulukların 10’da birine bile tabi değildir. Ucuz olmasının altında yatan temel neden de budur.
Ama düşünecek olursanız, bunu önlemeye çalışmak 18. yüzyılda matbaanın ülkeye gelmesini önlemeye çalışmaya benzer. Ya da, bilgisayar kullanma seçeneği varken insanları daktilo ile dilekçe yazmaya zorlamak gibi bir şey. Bunu önlemeye çalışmak yerine, yenilikçi fikirlere açık olunmalıdır. Farkettiyseniz, geçmişimizdeki yaşanmışlıklardan örnek verdim. Bu örnekleri, Uber konusunda olacaklara ışık tutsun diye verdim.
Bu patentli bir teknoloji ya da iş modeli değildir. Uber ilk olduğundan ismi öndedir. Ancak bu işi yapan en az 8 kadar bilindik teknoloji şirketi vardır. Bu şirketler yabancı kaynaklı olduğundan, hizmeti veren kişinin kazancının yarısına yakını masraf ve komisyonlara giderken, bu teknoloji şirketleri, toplam kazancın yaklaşık %25’ini net olarak kazanç haznesine yazmaktadır.
Vergi sadece paranın kazanılmasında aracı olan şoförün kazancından kesilmektedir. Uber komisyon olarak elde ettiği geliri gösterdiği kadar vergi ödemekle mükelleftir. Bu, Türkiye'de ya da başka ülkelerde nasıl yapılıyor bilmiyorum, ama Amerika'da bunun çaresini şöyle bulmuşlar. Uber yıl sonunda vergi ödememek, ya da minimum düzeyde ödemek için kazancın tamamını (kendisinin aldığı komisyon dahil) şoför kazanmış gibi gösterip, şoförün bu komisyonu giderlerine dahil etmesini sağlamakta ve dolayısıyla çok büyük bir vergi yükünden kaçmaktadır. Hiç de öyle masum bir iş değildir Uber’in yaptigi.
Dolayısıyla teknoloji şirketlerinin bu komisyon kazancı Türkiye’de kalmayacak, dünya ekonomisinin bir parçası olacaktır. Buna karşın üretilebilecek yerli teknoloji, bu %25’lik komisyon kazancının ülke içerisinde kalmasını veya doğru vergilendirilmesini sağlayabilecek tek yoldur.
Bunun masraflı bir iş olduğunu, örnek olarak resmi kayıtlara gore, 2017 yılında Uber’in 4,5 milyar dolar zarar gösterdiğini unutmamak gerekir. Yeniliklere açık olmak, teknolojilerde yeni adımlar atmak kaçılamaz tek seçenektir.
Not: Yazarin kendisi Uber platformu uzerinden calismistir.
No comments:
Post a Comment