Sunday, December 21, 2014

En Son Haymana'da Görüldü Hocam

Bazen soruyorum kendime, "Neden bu ülkede yaşıyorum?" Korkular geliyor aklıma; çocukluğum, lise yıllarım ve gelecek korkusu. Korkudan başka bir şey aşılanmıyor çünkü o yıllarda.

O korkuyla hatalı seçimler de yaptım doğal olarak. Yapmadığım da var. Ne olacağımı bilmek. Yine de doğru yaptığım bir şey vardı. "Ben doktor olmam," demiştim anneme daha okula bile başlamadan önce.

Ne olacağımı belirlememiştim. Tabii yarış atı gibi, girilecek sınavlardan başka bir şey düşünmeden geçen yıllarda ne olmak istediğini düşünmek zor iş. Üstüne üstlük rol model de yok.

Benim kişisel olarak benimsediğim tek meslek, çocukluğumdan bu yana öğretmenlikti. Sebebi cok açık. En çok gördüğüm model öğretmendi. Günde yedi, sekiz saat öğretmen. İlkokulda çok da iyi bir öğretmenim vardı, şanslıyım o açıdan. Ama ilkokulda veya lisede öğretmenlik benim işim değilmiş, çok sonra anladım.

Lisede İngilizce, Matematik'ten kolay gelince olanlar oldu tabi. Matematik hayatım boyunca kolay bir ders olmadı, ama liseye kadar hiç bir zaman kötü de olmadı. Lise birinci sınıf matematikten nefret sebebim oldu. Düzeltelim, lise bir değil matematik öğretmenim. İsim vermeyeyim, o öğretmeni bir daha sınıfta görmemek adına, matematikle bir daha hiç karşılaşmayacağım yabancı dil bölümüne devam ettim.

Ettim de fena mı oldu? Yok, mevzu o değil. Hiç ders çalışma gereği duymadan liseyi başarılı bir şekilde bitirdim. Aynı şekilde, çok çalışmaya gerek kalmadan üniversiteyi. Kolaydı çünkü. Beni zorlayan bir mevzu yoktu ortada. Yazık oldu diyorum, kapasitemin dörtte birini bile kullanma gereği duymadim.

Şimdi bu ülkede meslek sahiplerine bakıyorum. Geçmişe geri dönesim geliyor. Ancak şimdi görebiliyorum olmak istediğim kişileri. Hepsi matematikle ilgili. Mühendisliğin her türlü dalı ilgimi çekiyor.

Buradaki bir lise öğrencisine sordum matematikten kopma sebebim olan formülasyonu. Hani şu f(x)=(.....) diye başlayıp devam eden konu. Türkçe'si fonksiyonlar. Çocuk anlattı, anladım. Bir yanlışlık olmalı, bu kadar basit miydi bu? Tekrar sordum, yok o kadar basit. "F" İngilizce "function" kelimesini temsil ediyor. Türkçe'ye fonksiyon diye çevrilmiş. Fonksiyon ne demek bilmiyoruz tabi. Bilsek anlayacağız. Oradaki "f" harfinin rakama görev veya işlev yüklediğini anlasak, soru soru bile değil, o kadar yani.

Neyse, baştaki soruya gelelim. "Neden gelmiyorsun Türkiye'ye? Ne var Amerika'da?" Ciddi söylüyorum, yok bir şey. Çalıştığının karşılığını veriyorlar, o kadar. Buranın koşullarına göre iyi de değil, ama Türkiye ile karşılaştırınca iyi geliyor. Yoksa buranın fakirlerindenim.

Madem istediğimizi olamadik, olacağımızda istediğimiz gibi iyi olalım bari.

Şimdi Türkiye'ye gelsem ne olurum diye sorunca da hemen alıveriyorum cevabımı. Öğretmen oldun mesela, asgari ücretle bir başla bakalım derler. O olmadi çevirmen oldun diyelim. Gecen gündüzün olmaz. Nedense sevemedim Türkiye'nin çalışma koşullarını, işverenlerini, devlet dahil. Ben de burayı memleket edindim kendime. Doğduğum yer değil, doyduğum yerde yaşıyorum. Bizde olduğu gibi, burada da yobaz var, ama olsun. Onu da idare edeceğiz artık.

Gelelim başlığa. Onun hikayesini anlayan anladı. Şimdi yazı uzun olursa, sıkılır okumazsınız . Ziyan olmasın. Bir sonraki yazıya artık. .

No comments:

Post a Comment